18 Eylül 2013 Çarşamba

SUSMAK SANATI – 2

Hiç konuşmadan otursak olmaz mı? 
Rüzgarda savrulsa saçların da, 
Bir narçiçeği naifliğinde sussan…
Ben, kirpiklerine sıkı sıkıya tutunmuş,
Islak anılarda boğulsam…
Nefesin yüzüme değerse,
Yani diyorum ki yakınsak o kadar,
Kuru bir bozkır havasını emer gibi
Ciğerlerimi senle doldursam.
Ellerini tutmaksa ciddi bir meseledir:
Acemi bir gazetecinin
Eğreti aksanı ve titrek sesi,
Bir köylü goncasının ilk dansı,
Ligin en genç futbolcusunun,
Dizkapaklarına hücum eden ilk iki dakikası…

Hani hayat kısadır diyorlar ya,
İnanmak gerekir mi buna bilmem?
Şimdilik konuşmasak da biz,
Sonbahar yağmurlarını kucaklasak.
Bir okul arkası patikasında karşılaşsak da,
Geçmişin izlerinden hatıralar toplasak.
Çöpçülerin belası yapraklar solmadan,
Yönünü şaşırmadan mevsim rüzgarları,
Köylümüz henüz çıkmamışken tarladan,

Biz, otursak sadece...
Hiç konuşmadan...


Sen dur olduğun yerde ya da.
Yürürüm sadece ben, kısalır yine mesafeler.
Ama bırak da gurura kafa tutalım!
Neşter gibi budadıysa içimizi kelimeler,
Öznelere, yüklemlere sataşalım!
Yeni bir dil yaratsın bakışlarımız da, 
Biz, hiç konuşmadan anlaşalım...


- Enes CAHAN -

17 Eylül 2013 Salı

SUSMAK SANATI

Hayat: Tehlikeli bir oyun oynamaktır
Akşam Ezanı’ndan sonra
Evde olmayan cesur çocuklar gibi
Biraz asi, aykırı biraz
İçindeki ürpertiyi iliklerine kadar hissedip
Korkusuzca bakışlar atmak
Bir sonbahar sağanağı altında
Çamurdan insanlar yaratmak

Gürleyen göğe, yürek ağızda
Elleri en yukarıya kaldırıp bakmak
Susmak
Suçluluğu katileşmiş
Masum bir çocuk gibi susmak

Hayat: Bir dengesizlik meselesidir
Konuştukça pespaye
Sustukça anlaşılır olmak
Ve bir ihanet silsilesi ardından
Tehlikeli oyunlar oynamaya başlamak
Her gün bir kez daha yenilmekten korkmadan
Bütün sorulanları karşılıksız bırakmak


- Enes CAHAN -